-
1 değil yalnız ... bile
= değil yalnız... hatta, = değil yalnız... dahi не то́лько, но и... -
2 değil yalnız ... dahi
-
3 değil yalnız ... hatta
-
4 değil
неiyi değil — нехорошо́
memnun değil — он недово́лен
sen değil, o geldi — не ты, а он пришёл
o, şikayetçi değil — он не жа́лобщик
••- parasında değilim yeter ki alınan ilâç yararlı olsun
- ecek değil
- korkma seni ona şikayet edecek değilim
- ... değil a
- apaç değil a ot bile yok!
- değilden
- değilden gelmek
- o değilden geliyor
- değil mi ki
- değil mi ki bir defa yalanını tuttum artık kendisine güvenemem
- değil yalnız... bile
- değil yalnız... hatta
- değil yalnız... dahi
- değil yalnız ben sen bile geldin
- değil yalnız mümkün hatta zaruridir -
5 değil
iyi değil — нехорошо́
memnun değil — он недово́лен
o değildir — [э́то] не он
◊
-ında değil — не придаю́щий значе́ния◊
-acak değil — не име́ть в виду́, не име́ть наме́рения (сделать что-л.)◊
değil a… — не то́лько…, но; куда́ там; где уж◊
ağaç değila, ot bile yok — где уж там дере́вья, травы́ да́же нет◊
değilden (gelmek) — как ни в чём не быва́ло◊
o değilden geliyor — а) [он ведёт себя́ так], как бу́дто ничего́ не случи́лось; б) [он ведёт себя́ так], как бу́дто э́то и не он◊
değilmi ki pas… — поско́льку, ввиду́ того́, что -
6 ... değil a
не то что... да́же; не то́лько..., но и -
7 değil mi ki
раз..., коль уж..., поско́льку... -
8 değil mi ki bir defa yalanını tuttum artık kendisine güvenemem
поско́льку я одна́жды уличи́л его́ во лжи, бо́льше я ему́ не могу́ доверя́тьTürkçe-rusça sözlük > değil mi ki bir defa yalanını tuttum artık kendisine güvenemem
-
9 değil yalnız ben sen bile geldin
не то́лько я, но да́же и ты пришёл -
10 değil yalnız mümkün hatta zaruridir
не то́лько возмо́жно, но да́же необходи́мо -
11 ahım şahım bir şey değil
[э́то] не ахти́ како́й, не бог весть како́й -
12 akıl kârı değil
неразу́мный, нецелесообра́зный -
13 aklı başında değil
-
14 aklı yerinde değil
у него́ не все до́ма -
15 apaç değil a ot bile yok!
не то что дере́вьев, да́же травы́ нет -
16 az değil!
то́же хоро́ш!, то́же не про́мах! -
17 az günün adamı değil
= az günün adamı değildir он - тёртый кала́ч, вида́вший ви́ды -
18 baba değil tırabzan babası
не отец, а чужо́й дя́дя -
19 bana akıl öpretmek onun haddi değil
не ему́ учи́ть меня́ -
20 bir şey değil
ничего́, пустяки́
См. также в других словарях:
değil — is. Cümle içinde art arda kullanılan iki veya daha çok özneyi, tümleci, yüklemi, aralarından bazılarına olumsuzluk kavramı vererek birbirine bağlayan veya yüklemin olumsuz çekimini sağlayan kelime Bu direniş çetin değil, haşin değil, yürek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
değil mi ki — madem, mademki … Çağatay Osmanlı Sözlük
yenilir yutulur şey değil — 1) yenmeyecek nitelikte olan (yiyecek) 2) hoşa gitmeyen, beğenilmeyen nitelikte olan Kağnı gıcırtısını sineye çekmek zor, bu zıkkım pek yenir yutulur şey değil ki! B. R. Eyuboğlu 3) çok ağır (söz) 4) mec. kendisiyle başa çıkılamayacak durumda… … Çağatay Osmanlı Sözlük
boru değil (veya boru mu bu?) — hlk. azımsanacak, küçümsenecek, önem verilmeyecek şey değil anlamında kullanılan bir söz Gençlik bu, boru değil. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
akıl işi değil — akla uygun değil, doğru değil anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
el âlemin ağzı torba değil ki büzesin — elin ağzı torba değil ki büzesin … Çağatay Osmanlı Sözlük
herkesin ağzı torba değil ki büzesin — elin ağzı torba değil ki büzesin … Çağatay Osmanlı Sözlük
kabil değil — imkânsız, imkânı yok Şu sırta kadar çıkmazsak kabil değil, faciayı tamamıyla göremezsiniz, diyor. F. R. Atay … Çağatay Osmanlı Sözlük
erkek arslan arslan da dişi arslan arslan değil mi? — güçlülük ve yüreklilik yalnızca erkeklerde değil kadınlarda da vardır anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
hiç değil — asla, kesinlikle Küçük tıpkı dedesi. Hiç değil … Çağatay Osmanlı Sözlük
av vuranın değil alanın — bir şeyden, sahibi değil de başkası yararlanıyorsa asıl sahip yararlanan kişidir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük